Haftalık Köşe Yazısı

  • Günümüz insanı sıkıntılı bir tablo sergiliyor. Gerek kendi iç barışı gerekse yakın ve uzak çevresiyle etkileşimi giderek bozuluyor. Âdeta kendimizden uzaklaşıp başkalaşıyoruz. Öyle ki; insanların kendilerine ve diğerlerine yönelik vahşetleri, günlük alışkanlıklar düzeyine indi. Neden acaba?
  • Hani deriz ya “Yalnızlık Allah’a mahsustur”. Gerçekten de derinlikler psikolojisinin verilerine göre, yalnızlık canlıların başa çıkmada en çok zorlandıkları duygulardan birisidir. Konu insan olunca yalnızlığın acısı daha da keskinleşiyor. Yalnız bir çocuk, potansiyelini ortaya koyacak biçimde gelişemiyor. Yalnız bir kadın ya da erkek, kendisini ifade etmede zorlanabiliyor.
  • Cep telefonumda durup dururken sorun oldu. Komutları algılayamadı, kendi kendine bir şeyler yaptı. Bunu zaman zaman yapmaya başlayınca, bu işte usta bir arkadaşıma sordum. Kendisinde de aynı telefondan vardı.
  • Her şey ama her şey hayatı sevmekle başlar. Günümüzün iş yoğunluğu, hızlı değişme ve gelişmeler uyum sınırlarımızı zorluyor. Ama başarılı insanlar her şeye rağmen hayattan soğumuyor. Hayata sarılacak başka başka yollar buluyorlar. Bunun birçok örnekleri var: Çileler yaşarken bile yüzyıllara ışık tutacak eserler üreten büyük ustalar. Karanlıkta bile içlerinden gelen aydınlıkla gülümseyenler. Bütün sevgisizliklere rağmen sevmeyi başaranlar. Karıncayı ezdiğinde gözyaşı dökenler. Çevresindekileri rahatsız etmemek için kendi arzu ve isteklerinden vazgeçenler, kendilerini sınırlayanlar...
  • Kurumsallaşmanın en önemli adımı olarak aile şirketi anayasasının gerekliliğine inanıp, bu konuda karar vermiş olmak aile üyeleri için çok önemli bir aşamadır. Bir anayasa oluşturma isteğinin arkasındaki en önemli amaç; kurumun işleyişinin, günlük davranışların gelişi güzelliğine değil belirli kurallara emanet edilmesidir.