Dilimizden düşüremediğimiz küreselleşme kavramı, son zamanlarda yeni yeni sorular getiriyor akla. Acaba küreselleşme süreci ahlakı da küreselleştiriyor mu? Küreselleşmeye paralel olarak giderek kendinden uzaklaşan insanın, doğal ahlaki duruşu önce esneyip sonra yumuşayıp, keskin köşelerini törpüleyerek küresel bir hüviyete mi kavuşuyor? Bu durumda küresel ahlakın temelleri, doğuştan getirilen saf insani değerlere mi yoksa egemen güçlerin gizli ve açık hedeflerine ve maddi değerlerine mi dayanacak?