Haftalık Köşe Yazısı

  • Başlık size neyi çağrıştırıyor bilmiyoruz ama sözünü etmek istediğimiz konu, işe gönlünü koyabilme sanatı. Bilirsiniz her çalışan işini severek, isteyerek, aşkla, heyecanla yapmak ister. Aynı şekilde yöneticiler de çalışanların kendilerini tam olarak işe vermelerini, işi tüm duyuları ile algılamalarını isterler. Her iki taraf da işin gönülden yapılmasından yana olur, hatta bu yolda birçok etkinlikler de yapar. Ancak bunu nadiren becerebildiğimiz de bir gerçektir.
  • Öncelikle, temel bir kişilik yatkınlığı olarak benmerkezci eğilimden ne anlamamız gerektiğine bakalım… Bilindiği üzere, her insanın kendisine has kişilik özellikleri vardır. Bir insanı o insan yapan, kendisine has ve diğerlerinden farklı kılan özelliklerin tamamı; o bireyin kişilik özelliklerini oluşturur. Bu temel kişilik yatkınlıkları, ham potansiyel olarak doğuştan gelir. Yaşamın ilk yıllarındaki aile içi etkileşim yoluyla yerleşir, şekillenir. Böylece doğuştan getirilen kişilik özellikleri; potansiyeli yaşam deneyimleriyle performansa, yeni davranışlara dönüşür.
  • Bir kısım insan tüketmeye, bir kısım insan ise üretmeye gelmiştir sanki dünyaya. Bir kısım; durmadan isteyen ama bir türlü vermeyen, üzerinde ot bile bitmeyen verimsiz bir topraktır âdeta. Diğer kısım ise çok az su ve bakımla üzerinde türlü türlü meyveler, ağaçlar, çiçekler veren toprak gibidir.
  • Günümüz insanı öyle odaklanmış ki kendisine, öyle bir benlik bunalımı yaşıyor ki anlatmak zor. Belki farkında değiliz ama kendini Kâbe gibi görüp insanların kendi etrafında tavafını bekleyenlerimiz giderek çoğalıyor. Bu davranışın özünde; her geçen gün yükselen bireysellik, ahlaki aşınma, değersizlik ve yaşamın gerçek anlamından uzaklaşmanın yer aldığını ifade etmek mümkündür. İnsani kriz olarak tarif ettiğimiz bu durumun yol açtığı psikolojik dengesizlik ve ruh bunalımı, günümüzde insanların psikolojik destek ihtiyaçlarını da körüklemiştir.
  • İnsanın kalbindeki iki temel güç olan “iyilik” ve “kötülük” sürekli savaş hâlindedir. “Biz hangisini beslersek o kazanır.” Kalbimizdeki bu iki gücün savaşı; aslında hayatımızın yönünü, akışını ve sonucunu belirleyecek düzeydedir.