Makaleler

Sevgi İnsanı

Hiç düşündünüz mü acaba? İnsan olarak bizim esas zenginlik kaynağımız nedir?  Acaba bizi biz yapan ve diğer canlılardan ayıran temel özellik nedir? Zekâ, yüksek yetenekler, duygular ve nihayet sevgi.

Bugün okurlarımızın hoşgörüsüne sığınarak alıştığımız yazı tarzımızın biraz dışına çıkıyor ve sevgiden söz etmek istiyoruz. Bizim sözlerimiz sevgi için yetmez biliyoruz ama deneyelim diyoruz.

 Sevgi ile açılmayacak kilit, aşılmayacak dağ, anlatılmayacak söz var mıdır ki? Belki de en önemli hazinelerimizden daha değerli ve paylaşıldıkça çoğalan sevgi. Bireyin kendisini sevmesi ile başlayan ailesi ile taçlanan, iş ortamında ilişkileri hızlandıran ve dünya ile barışı sağlayan sevgi. Sevgi eksenli bireysel davranışların hemen tamamı olumlu bir karşılık bulur. Bulur da başka olumlu davranışlara kaynaklık eder. Özünde sevgi tohumları olmayan hangi çiçek büyür, hangi iş başarıya ulaşır? Nereden bakarsanız bakın  sevgi özdür, esas içeriktir, konunun ana fikri, dertlerin dermanı, varlığın ve yokluğun nedeni ve tabi ki güzelliğin yol haritasıdır. Tüm inanç sistemlerine göre  yaratıcıya giden yol sevgiden geçer. Bebeler sevgi ile büyür, dünya sevgi uğruna döner, aşık sevgi ile kavrulurken maşukun aradığı şey de sevgidir.

Sevgi, zerreden kürrelere kadar varlığın anlamı, derinliklerin dışa vurumudur. Bir danenin başağa, bir başağın yetmiş daneye dönüşümü, çölün suya, gülün güneşe, aşığın maşuğa, derdin devaya kavuşma sevdasıdır. Sevgi, dün ile yarını anda birleştirir, aklı, gönül ve ruhla buluşturur, ötelerin ötesine yol götürür.

Kimi zaman sevgilinin saçının bir telidir ilk sevgi tohumu, kimi zaman bir tablodaki renklerin ahengi, bazen de notaların birbiriyle dansıdır.

İşine, aşına, eşine gönlünü kaptırmaktır sevgi. Bazen bilinç kurallarını alt-üst eder de garipleştirir, içmeden sarhoş eder kişiyi. Bazen Yunus gibi konuşturur, Mevlana gibi döndürür kendi etrafında, bazen de mecnun gibi yollara düşürür. Nihayet seven ile sevileni bağlayan köprüdür. Hem bedenin hem de ruhun vazgeçilmez gıdası ve geçim kaynağıdır.

Sevgi, şekerin suda erimesi gibi sevilenin benliğine bürünmektir ve o olmak, onda kendini bulmaktır. Bazen doğumun sancısına karışır başka bir anlam kazanır sevgi, bazen de ölenin arkasındaki gözyaşı ile yoğrulur. Karanlığı aydınlatır, gönülleri ferahlatır ve kalabalıkları coşturur. Kimi zaman da dörtnala koşturduğumuz hayatta geride bıraktığımız ayak izlerinde saklanır. Kini, öfkeyi, nefreti, kıskançlığı ve benzeri karanlıkları aydınlatan da sevgidir. Yıpranan insani değerleri canlandıran, “onları” da en az “bizim” kadar hak sahibi kılan, adalet terazisini sağlayan, karşıtlara bile kucak açtıran  sevgidir. İçimizdeki canavarla savaş halinde olan ve bizi adam gibi bir adam olmaya zorlayan da sevginin sihirli gücüdür.

Saygının ev sahipliğinde daha da bir yüceleşen ve kalıcı olan sevginin ince ayar yapılmış ve en ileriye gitmiş hali ise aşktır. Saygı ile aşkı kopmaz bağlarla buluşturan sevgi, ikisinin de kaynağı ve temeli olur.

Sevgi her çirkinlikte bile bir güzellik bulma sevdası, inadına yaşama davası, canlı, heyecanlı iş aşkı, büyümek, gelişmek ve daha iyi olmak arayışı,

kendinden bir şeyler vermek, bir taşın üzerine yeni bir taş koymak kaygısı. ve belki de en önemlisi fayda beklemeden bir şeyler yapmak zahmetidir.

Sevginin şaha kalkmış halidir sevmek, “seviyorum” diyebilmek, sevgilinin pozitifleri kadar negatiflerine de vurulmaktır. Her nefes alışta onu hissetmek, onun varlığında yok olmak. Sevgi, bir naz, bir işve, bir göz kırpma, bir eda, bir minik gülücüktür kimi zaman. Hayatın zorluklarını yüzündeki çizgilerde saklayan 80’inde bir dedenin elinden tutmaktır sevgi ve hangi yaşta olursanız olun her şeyi ama her şeyi yapabilecek güç ve motivasyonu hissetmektir.

Sevgi bir an gelir vatan aşkına dönüşür ve uğruna canlar verilir, an gelir sevgilinin gözyaşlarında saklanır, an gelir göz açtırmayan iş yoğunluğunun sonunda başarıya dönüşür, yeri gelir tüm insanlığa açılan kucak olur. Bazen bir komedinin kahkahasında, yahut çok sesli müziğin notalarında, bazen bir doğa resminin gölgesinde sanata dönüşür sevgi. Yeri gelir dışımızdaki bütün nesneleri, çiçekleri, böcekleri, insanları içimizde hissedip onların dertleriyle dertlenmeyi sağlar ve nihayet yaratana açılan el olur bazen.

Sevgi, her işe bir heyecan katmak, ümitsizlikten umuda yelken açmak savaşıdır, sevgi hayal kurabilmek ve onların peşinden koşabilmektir, her an her şeye hazır olabilmek, uçabilmektir. Sevginin gücüdür kişiyi sarp yamaçların doruklarına çıkaran, ölümcül hastalığın pençesinden kurtaran. Sevgi ile bakan bir çift gözün çözemeyeceği sorun, aşamayacağı engel olabilir mi?

Sevgi değişim rüzgarını içinde hissetmek, gereksiz bilgilerin emanetçisi olmamak, yeniliğin ve istikrarın özlemini çekmektir ve gelişmek için çaba göstermektir. Sevgi, hem sırdır, hem paylaşmaktır. Sevgi günlük heveslerin değil, insanlık ideallerinin bekçisidir. Konu ne olursa olsun bütün aşkların çimentosudur sevgi. Yeni ekilen tarlanın yağmura duyduğu özlemdir sevgi. Tüm haşarılıklarına rağmen annenin çocuğunu bağrına basmasıdır. Sevgi kişisel içgüdülere hapis edilmeyecek kadar büyük, kişiden hareketle tüm evreni kucaklayacak kadar derin, küçücük bir darbe ile kırılan bir cam kadar naziktir.

Günümüz insanının kendi ruhunda yaşadığı gel-gitler, ailelerde yaşanan ayrılıklar, çocuklardan bile esirgenen mutluluklar, kişileri işyerine bağlamanın zorluğu, dünyada dur durak bilmeyen savaş ve katliamlar, tabiata yönelik yıkımlar, hoşgörüsüzlüğün alıp yürümesi, kişisel ve toplumsal barışın bozulması, ahlakın yara alması ve en önemlisi insani değerlerin yıpranması, aşınması... Bunların hepsi sevgi haznelerinin kapılarını yeterince açmadığımızın göstergeleri gibi. Bütün bu sorunların çözüm odağında yer alan güç sevgidir, kesintisiz, tarafsız, çıkarsız, yalın bir sevgi. Bunun için çok mühim bir insan olmaya gerek yok. Sevgi insanı olmak yeter de artar bile. Aşkı, heyecanı olan bir sevgi insanı. Kavga yerine sevgi üreten, yayan ve engin hoşgörü deryasına sahip sevgi insanı.

Toprağa düştüğü günden itibaren güneşe yönelme aşkı ile büyüyen ve gelişen ayçiçeği tohumu gibi, insan da doğduğu günden itibaren güneşine kavuşma sevdasındadır. Hatta biz bu sevdanın doğumdan çok daha önceleri ruhlar aleminde başlayan bir serüven olduğuna inanırız.

Varlığın da yokluğun da özüdür sevgi. Ve nihayet yıllarca hasretiyle tutuştuğu toprakla buluşmanın ve kavuşmanın, yar ile hem dem olmanın kelimelere sığmaz heyecanıdır sevgi.

 

 

Dr. İlhami Fındıkçı

(Davranış Bilimleri Uzmanı)

 

Görüşleriniz
Adınız, Soyadınız?
E-Posta Adresiniz?
İletmek İstediğiniz Mesajınız?
Array
  • Yorum Bulunmuyor!