Makaleler

Lider Kaptan Köşkünde

Hep söylenir, liderlik apayrı bir duyuş, düşünüş ve bakıştır ki liderin davranışları, yüzyıllar sonrasına bile ışık tutabilmektedir. Lider öncüdür, çok çalışır, çok düşünür, iletişim ve ikna kabiliyeti gelişmiştir. İnsanları ve canlıları hatta cansızları çok sever. Geleceği tahmin yeteneği gelişmiştir. Karizma olarak tarif edebileceğimiz, insanları etkileme gücüne sahiptir.

Sayılan özellikler dünya tarihinde isim yapmış bir çok liderde az veya çok vardır. Bu özelliklerin bir tanesi insan ilişkilerindeki duyarlılıktır. Evet lider, çevresindeki insanlara duyarlıdır. Lider onlar için çalışır, onlar için yorulur, onlara bir şeyler yapmanın gayreti içinde olur. Onları rahatlatır, onları onore eder, hürmet eder. Bütün bunları yaptığı için de derin ve sarsılmaz içten bir hürmet görür. Ertesi gün bitmeyen bir bağlılık oluşturur.

 Lider, rahmet yüklü bulutlar gibi her an yağmaya, her an yeşertmeye, her an yeni hayatların filizlenip gelişmesine zemin hazırlar. Herkesin tükendiği, çarelerin yetersiz kaldığı, neden ve niçinlerin anlamsız kaldığı noktada bile, üretmeye, çıkış yolu aramaya devam eder. Çünkü onlar, normal insanın ötesinde donatılmışlardır. Dolayısıyla çoğu zaman normal dediğimiz yığınlar tarafından ilk etapta anlaşılmayabilir hatta hor görülebilirler. Çünkü, normalde insanların, hayatı sadece yaşama gayretlerine karşılık liderin, hayatı hakkıyla yaşama, bir anlamda hayatın hakkını verme çabası içinde olması söz konusudur. Çünkü, onlar bugün kadar yarını ve ötesini de düşünür, hisseder, hazırlıklı olmaya çalışırlar.

 Liderlik sadece belirli bir yönetim kademesindeki insanlar için değil, sıradan insanlar, meslek sahipleri için de söz konusudur. Uygun kişilik özelliklerine sahip, işinin ustası bir marangoz, bir inşaat ustası, bir saat tamircisi de işinin lideri olabilir, olabilmelidir.

Bu anlayışla günümüz liderine bakıldığında, ister bir ailede ister işletmede isterse seçimle gelmiş siyasilerde bu kaygının görünürde olduğu ancak gerçekte yeterince yaşanmadığı gibi gösterinin dışında davranışlara da pek yansımadığını görüyoruz. Anahtar rol oynayan ve liderliğin diğer boyutlarını da açığa çıkaran insan ilişkileri duyarlılığının, çoğu zaman reklamın ötesine geçememesi ve öze inememesi hazindir. Çünkü, günümüzde kendisine lider diyen yöneticilerin çoğu, çevresindeki kişileri ve ilişkileri kullanma eğilimine giriyor ve kişileri kullandıkça aldıkları mesafenin kalıcı olduğunu düşünüyorlar. Oysa ki kişilikleri ezerek yol alan lider, bir gün ezecek kişilikler bulamayacak ve olduğu yerde kalacaktır.

İnsan ilişkilerine duyarlı olmanın diğer bir boyutu ise ganimeti insanlara sunmak ve sıkıntı ile meşakkati ise üstlenmektir. Sade bir vatandaş bakışı ile “lider, niçin ganimette başkalarına, sıkıntıda kendisine öncelik versin” diye düşünülebilir, hatta bu bakış anlaşılmayabilir. Evet, zaten gerçek liderlerin çoğu davranışları anlaşılmaz. Onlar her hangi bir kişi gibi kendi önceliğine değil, başkalarına önem verdikleri için önemli olurlar. Oysa ki günümüz liderlerinin çoğu, kendi makam ve mevkilerine çevreden yeterince önem verilmediğini, yeterince boyun eğilmediğini düşünüp, maddi tedbirler alıp, yaptırım uygulayabiliyorlar. Halbu ki liderin çevresi tarafından kabulü bir gönül işidir. İnsanların gönlünü kazanmak ise onların gönlünü kaybetmekten çok daha kolaydır.  

 Günümüzde kendisini topluma adamış gibi görünen ama özde gelişmiş bir ben merkezci yapıya sahip olan, kişileri aşağı gören liderlerin sayısı ne yazık ki az değildir. Burada kritik soru şudur: Makam, toplumu temsil eden sosyal benliğin ve ruhun emrinde midir? Yoksa iç güdüleri temsil eden alt benin yani ben merkezinin emrinde midir? Her lider, bir an için gözünü kapatıp objektif düşündüğünde bu sorunun yanıtını bulabilir. Kendilerine emanet verilmiş makamlarla şişen, kendilerini ve çevrelerini unutan ve adeta makama dayalı yeni bir benlik inşa eden zavallı kişiler, günün birinde şişirilmiş bu yapay benlikleri ile kendi öz-gerçek benlikleri arasında gel-gitler yaşarlar. Makamları ellerinden alındığında ise yapay benlik yok olurken gerçek benliğe de uzaklaşmış olurlar.

 Sonuç olarak ister bir ailede, işletmede, ister mesleğimizde ya da kamuda yönetici, önder ya da lider olalım. Lütfen liderliğin hakkını verelim. Ya kendimize lider demeyelim ya da hakkını verelim. Gerçek bir lidere gösterilmesi gereken ilgiyi, sevgiyi, hoşgörüyü bekleyip, gerçek bir liderin göstermesi gereken hoşgörüyü, insan ilişkilerindeki duyarlılığı gösterelim ve en önemlisi benlik çıkmazını aşalım. Aşalım ki insanların bize duydukları sevgi ve saygı göstermelik olmaktan çıksın. Daha da önemlisi makam ve mevkimizi, kendimize, benliğimize öncelik kazandırma aracı olarak değil, çevremize öncelik kazandıracak bir araç olarak görelim. Kaptan köşküne çıktığımızda yol arkadaşımızı unutmayalım. Kendinizi her işin, olayın, kararın merkezine almayıp, ara sıra “ben kim oluyorum ki” sorusunu sormaktan geri kalmayalım. Ve uçsuz bucaksız kainatın bize sunduklarını temel bir eser olarak her an okumayı ve bu eserin özü niteliğindeki insanın, yani bizim, aslında bazen bir “hiç” olduğumuzu unutmayalım.

 

 

Dr. İlhami Fındıkçı

(Davranış Bilimleri Uzmanı) 

Görüşleriniz
Adınız, Soyadınız?
E-Posta Adresiniz?
İletmek İstediğiniz Mesajınız?
Array
  • Yorum Bulunmuyor!